Beyoğlu'nda Bir Gece Delirmekle Sağlam Kalabilmek Arasındaki O İnce Çizgide Gezerken-2

...
Işıklar, yükseklik, şekerli kokun, ellerin, yüzün...
-Neydi benimkinden güzel olan sözün?
-Yarımsın; ama tam karşımdasın. Tam karşımdasın; ve yarımsın
, diyorum.
-Güzelmiş, diyorsun.
Konuşmuyorum. Biliyorum yol bittiğinde biz de biteceğiz. Şoför bile konuşmuyor bu sefer. Yorgunluktan kapanan gözlerimi biraz daha ayakta tutmaya çabalıyorum. Çünkü birazdan bu ışıklar ve kokular silsilesi bitecek ve seni bir daha hiç göremeyeceğim. Sana doyasıya bakmaya çalışıyorum. Kokun, hapsediyorum ondan da bir parça ciğerlerime. Elimi tutuyorsun. Yüzün başıma dayalı ama cama dönük. Ne düşünüyorsun bilmek istiyorum o an. Ama öyle yorgunum ki tek kelime edemiyorum sana. Sadece omzunda uyumanın sonsuz huzurunu sindire sindire yaşamaya çalışıyorum. Derin bir huzursuzluk içinde...
-Beni bir daha görmeyeceksin. Birbirimizi bir daha görmeyeceğiz. Anladın mı?, diyorsun usulca çocuk ikna edermiş gibi. Kızına uslu durmasını söyleyen bir baba gibi. Tepki vermiyorum sana. Ve yol bitiyor. Şimdi son sahnedeyiz. Hep birşey unuttuğumu sanıyorum taksilerde bu gece. Dönüp buna da bakıyorum. Hayır unutmamışım, hiçbirşey unutmamışım! Haydarpaşa Garı'na giriyoruz. İstemeye istemeye geliyorum peşinden. Gişelerin olduğu salondayız şimdi. Kapılarını açtığımızda üzerimizden güvercinler uçuşuyor. Evsizler herşeyden habersiz uyuyorlar salonda. Gidip yanlarına kıvranasım geliyor. Nasılsa diyorum ben de yalnızım, kimsem yok. Birazdan herşeyimi uğurlayacağım ve sizden biri olacağım. Sonra kalabalık anlarımın tadını çıkarmaya karar veriyorum yalnızlığa gitmeden. Biletimi alıyoruz. Garın sahile açılan kapısından dışarı atıyoruz kendimizi. Havada maviyle turuncu tonların karışımı bir renk hakim. Sanki gece çırpınıyor sabah olmasın diye. Benim gibi... Biran olsun bırakmıyorsun beni. Sarılıyoruz. Aklına gelen her şarkıyı söylüyor her sözü okuyorsun. Bu bir rüya olmalı diyorum. Uyanmalıyım birazdan. Ama hayır gerçeksin işte. Tam karşımdasın. Bana dokunuyorsun. Şarkılar söylüyorsun. Sonra aniden dans etmeye başlıyoruz. İstanbul ve güvercinler izliyor bizi. Şarkılar söyleyip sallanıyoruz. Bunu neden daha önce yapmadık diye içim acıyor. Kahkahalarla duruyoruz. Sonra konuşuyoruz yüzümüz denize dönük.
-Yalnız kal. Herşeyi halledene dek yalnız kal, diyorsun.
Ve bir şarkı söylüyorsun. Anlamıyorum yarısını. Çeviriyorsun hemen.
-Yalnızlık ézim. Yalnızlık ézim! Yani yalnızlık benim. "Benim yüzüm sana dönük, seninse duvarlara..." , diyorsun sonra. Hatırlıyorum bu şarkıyı hemen. Nasıl hatırladığına şaşıyorum. Gün doğuyor. Ve gidiyorum. Tren beni bekliyor. Başına kadar yürüyüp atlıyoruz ilk vagona. Kapılar açıp, kapılar geçip vagonları dolaşıyoruz. Kusmak istiyorum. O an içimdeki, bu geceki herşeyi kusup kurtulmak, arınmak istiyorum. Konuşuyorsun.
-İyi değilim. Ani kararlar veriyorum çoğu zaman. Çoğu zaman ne yaptığımı bilmiyorum. Boşluktayım. Alkolik olmaktan korkuyorum. Kendimde değilim ben Hülya, iyi değilim... , diyorsun. Son konuşmalarımız biliyorum. Sevmiyorum seninle bu gidiş halini. İnelim diyorum. Saat 6.15. Son kez bakıyorum sana. Son kez konuşuyorum. Son kez, son kez. Beynim zonkluyor. Ve kalkıyor tren.
Gidiyorum. Sen, İstanbul, kokular, ışıklar, öpüşmeler kalıyor ben gidiyorum. Ya da sen onları doldurup çantana gidiyorsun. Kalan ya da giden kim bilmiyorum. Zor bir gece oluyor. Zor bir sabah oluyor. Yol boyunca uykuyla uyanıklık arasında tekrar tekrar yaşıyorum koca geceyi. Sonra serin bir rüzgar esiyor. Camda birkaç damla. Yüzüm, yüzüm nasıl bilmiyorum. Yüzüm yerinde mi hala? Ben burada mıyım? Kalmalıydım. Tüm kapıları çarpıp son vagondan raylara atlamak istiyorum koşa koşa. Sonra seni bulmak, sarılıp ağlamak istiyorum. Çocuk gibi, kadın gibi. Ama öyle yorulmuşum ki kıpırdayamıyorum. Gözlerimi açıyorum. Birazdan duruyor tren. Geldiğim yerde iniyorum. Kalabalık ama yalnız. Tekrar ediyorum kafamda bitti, bitti, bitti.


Bitti mi?

...

Uyanıveriyorum aniden. Zor bir gece geçirmiş gibi yorgunum. Elime, saçlarıma tanıdık bir şeker kokusu sinmiş. Anlamaya çalışıyorum...



07.05.09 Perşembe
Beşiktaş, Beyoğlu, Kadıköy.
Veysel, O, ben ve İstanbul.

Yorumlar

Popüler Yayınlar