Ölü Çocuklar

Üzgünüm tenin artık baş döndürmüyor haşarı çocuk. Ve oyunların ilgimi çekmiyor.
Büyüsü yoktu mırıldanmalarının. Bilindik kulak tırmalamaydı hepsi. Belki bundandır oyuna girip oyuna gelmeyişim. Karışılıklı uyuduğun ölülerden daha donuktu herşey. Bir sonraki sahnesini bildiğimiz yüzlerce kez izlenmiş sıkıcı bir film gibi. İlk sözünden son dokunuşuna, içki kadehine gömdüğüm güneşin sabah gözüme yeniden çarpışına dek olacakları bildiğim bir parodiydi.
Trenlerde saçları savrulmuş bir kadınım ben. Senin herşeyi etrafa saçılmış evinde sana teslim olamam. Senin buhranlı oyunlarına hapsolamam. Üstelik yüzünün nereye, kime döndüğünü bilmezken ve her yerinden güvensizlik akıyorken nasıl, ben nasıl? ...
Tenimde koşturan haylaz çocuklarınla uyudum bütün gece. Sabaha öleceklerini bile bile izin verdim son kez yorulmalarına. Sana benziyordu biri. Haşarı, oyuncu, dağınık ve minik elli. Tutup elinden canlı canlı gömmek istedim onu derime, en derine... Orada büyüsün istedim. Ölsün istedim. Birazcık "büyü" istedim. Ben ve isteklerim...
Sonra uzandım şöyle, gözümün önünde ışıklı bir köprü. Biraz ötemde yabancı bir gölge. Tüm paçavralarından kurtulmuş sinir bozan bir yarım kalmışlıkla uyuyor bana sadece bir nefeslik mesafede...
Bütün ışıklar açık uyudum o gece. Kendimle kalmaktan korkarmış gibi, evin içinde dolaşan çocuk sesleri yokmuş gibi. Köprünün ışığı birden sönmüş gibi... Sabah olduğunda bütün çocuklar ölmüştü ve üstelik ben fark etmeden bedenleri bile gömülmüştü...
Trenlerde saçları savrulmuş bir kadınım ben. Orta halli bir bedene teslim edemem herşeyi, hapsedemem.
Üzgünüm çocuk, senin ruhsal travmalarınla ben baş edemem.




Zihnin berraklaştığında gel kapıma. Oyunlarından kurtulduğunda.





"16."

Yorumlar

Popüler Yayınlar