Tebrikler








Onu buna, şunu diğerine, beni ötekine, ötekini hepsine…


Hiç bitmeyen bir tercih serüveni.


x’in yerine y koyulmuyor, öğrenemedi insan evladı.

Fakat bunu anlatmanın yorgunluğu, insanın kendi sesine bile tahammülü zorlaştırıyor. Bir süre sonra sen de anlattığına değil, çözüme gitmeyen, inandırılmak istenilen yanlış yola inanıyorsun, seve seve değil... Böyle böyle kısır döngü.

Hep aynı hipodromda koşan atlar gibi; yolu, engeli, engebeyi biliyorum. O kadar ezberlendi ki, gözüm kapalı ilerliyorum. 
Sonuç da aynı; kaybedersem hep ben suçluyum. 
Kırılmadı gitti şu bacak, vurulayım.


Ama insan beyni çok garip bir şey; kabullenmiyor.
Kabullenme yetisi yok.

Nasıl olur, nasıl yapar, neden yapar?

Sonra yine başlangıç çizgisine…

-----
Hangi kapsül unutturacak yaptıklarını?
Daha ne kadar büyük travmalar geçirmeli yerine yeğlemek için?

Daha ne kadar bana K9’lar, elektrikli çitler, geride kalana gül bahçeleri?
Daha ne kadar boku püsürü çeken benken, sana Lale Devri?

Kabulleniş yorgunluğu kadar tehlikeli bir şey yok.
Çünkü o kabulleniş ki bir süre sonra artık olmadığında da yaşanabilirliği görüyorsun, anlıyorsun.
Yaşarım yani diyorsun. 

Biliyorum, köprüden önce son çıkışı kaçırsak da ben yine bir tünel açarım sana ama insan beyni çok garip şey: Kapandı mı bir daha açılmıyor.


Üzülüyor, üzülüyor, insan çok üzülüyor.

Bkz. 
Bencil


Yorumlar

Popüler Yayınlar