Mesafeler Sorunu





  Bazı insanları nereye koyacağını bilemezsin.

  Kapının önüne koysan; için rahat etmez, olmaz.

  Alıp yatağına sarmalasan; uyku tutmaz. Yine olmaz.

  Uzay çağını görmüş insanlarız ama çözülmüyor bu mesafeler sorunu. Biraz uzaklaşsa geriliyor bütün evren. Modern bir cinnet sonrası.

  Yakınlaşsa, ayrı dert. Nefesler tavanda masmavi gökyüzü. Yatağın yerin dibinden daha derin olduğunu kim bilebilir "siz"den başka. Derinlerinizi kim bilebilir?
O, yataktan inip yere bastığı anda kendi derinizi soyabilecek kadar yandığınızı kim bilebilir? Kim-se.

  "Rakı olsa..." dediğim. Dilimin ucunu uyuşturan, ipin ucunu kaçırtan. Boğazımda bir yerde, düğüm düğüm. Bir çözülse, dünyanın bütün derdi inecek sanki omuzlarımdan. Rakı gibi, yakıyor tek tek dolaşarak her yeri.
  her-bir-ye-ri-mi.

  Elleri ellerimdeyken, dünyanın sahibi benim. Parmaklarımdan akıp gidiyor her şey. Sonra uyanıyoruz. Sonra...

  Sonrası; mide bulantısı. 




  Yine de, korkuyorum şişenin dibini görmekten. Balık olası geliyor insanın, onsuz yaşayamayası.


  Ama mesafeler sorunu sürdükçe, durumun vehameti gözlerimi alıyor. O ne muhteşem kararsızlık! Hayran olmaktan öte gidemiyor insan. Yanında olduğum zamanki cennet, yanıyor bu sefer. Cennet yanar mı, inançlarımı sorgulatıyor bana. Tüm o mahrem şeyleri.


   Realizmin içinde kaybolmuş modern kadın portresi çizerken, nedir bu aşık Shakespeare oyunları.
   Açık olsaydık hepimiz, çıplak olsaydık daha güzel olmaz mıydı?










Sonra başlıyor kafamdaki ses; "her şey yarım kaldı yine, ne tuhaf."
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=TEdQfj--K6M

8 Haziran 2012 / İzmit


Yorumlar

Popüler Yayınlar