45 Dakika

Bu kadarız.
Ne bir damla fazla, ne bir damla eksik.
Olduğu kadarız.


Bir nefesin alıp verimi kadar kısa olan hayatımda hiçbir insan oğluna böyle hayran olmamış ben, soluk soluğa yaşadığı hayatında benim bütün her şeyimi 45 dakikaya sığdırmaya çalışan o. Göze batan bir saçmalık yok mu burada?

Ya da içe batan? Yok değil mi, ben de öyle düşünmüştüm.

O kadar düşünmüştüm ki o gün, hiç gelmeyecek sandım. Geldi. Ve o kadar düşlemiştim o ki o gece, o kadar çok düş vardı ki karşısında oturan. Bir bardak su eşliğinde içti, bitirdi hepsini.

Yan yanayken o gece, o burnumun dibindeyken, düşündüm. Bu adam benim olsa, her şeyi benim, her şeyim onun. Ama tuzaklar kurmadan, kuru sevişmelere fırsat tanımadan. Fizik işi değil, duygu işi olsa. Mantıklı yaşayıp deliler gibi konuşsak, deliler gibi...

Yaşlı bir adamdan onunla aynı hızda koşmasını bekleyen yeni yetme bir kız çocuğu gibiyim. Doymuşluğunu, yorulmuşluğunu, kısa kesme beklentilerini unutuyorum. Avuçlarındaki şefkatin yerini hazza bıraktığını da. Kafasında mavi değil gri düşüncelerin olduğunu da... Ama onu unutmuyorum.

Rüyalarıma giriyor. Uyutmuyor, uyuyamıyorum. Kafamın içindeki cam kırıkları gibi, kımıldasam batıyor. Çok düşünsem kanıyorum. Kanıyorum ona. Kana doymuş bir adam oysaki, temiz işler artık onun istediği. Korkunç bir ritüel bu. Komik olmayan bir ortaoyunu.

Üstü kapalı cümlelerle anlattığım zırvalıklardan sıkıldım. Burnumun dibindeyken, dilimin ucundayken neredeyse... Düşündüm de...



Böyle "uzak" oldukça, böyle "zamansız"...
Hiç birşey olamayız biz.






Kısa, basit, can sıkan bir iç geçirmeden başka.
Hiç birşey.




yazarken:
http://www.youtube.com/watch?v=TE1rcGk4NvU&feature=related

Yorumlar

Popüler Yayınlar