Ay resmen 2017!





2017’ye 3 gün kala…

Yeni yılın gelişini değil, 2016’nın gidişini kutluyorum.

Kara delik gibi bir yıldı sayın seyirciler.

Buzdolabına konulmuş dondurma kutusundan ıspanaklı börek çıkması gibi hevesleri kursaklarda bırakan hain yıl 2016.
Daha ne olabilir ki deyip, her seferinde türlü türlü felaketlerin yaşandığı rezil yıl 2016.
“O sene bu sene” sloganıyla yola çıkan ama ligi 3. sırada tamamlayan Beşiktaş’ım gibi talihsiz yıl 2016.
Zehir hafiye takip ettiğin instagram hesabında yanlışlıkla verilen like gibi, “şimdi sıçtık” kalıplı yıl 2016.

Neyse ki bitiyor. Neyse ki bitiyor. Neyse ki bitiyor.

Yine de “bu 2016 sana ne etti gardaşım” diye düşününce…
Ara ara, birkaç dakikalığına, hatta abartıp birkaç günlüğüne güzel geçirdiğim vakitler de olmuş.


Çok gülenin başına mutlaka bi şey gelir öngörüsü elbette bu güzel geçen vakitleri burnumdan fitil fitil getirdi. Ama olsundu. Dönüp bakınca, 365 gün içinde hatırlanacak en güzel anılar yine onlar oldu. Ve hatta o güzel vakitler 27 yıllık döngünün içerisinde liste başlarına yerleşti.


Darbemsi, kalkışmamsı bir garip olayda önce kaybettim.
Sonra kazandım. Sonra sabitlendik. Sonra yine savrulduk.
Ama hayat böyle bir şey sanırım, net duruşlar, kesin çizgileri katiyyetle reddediyor.
Biz de ayak uyduruyoruz. Cesaret yolluyoruz, albümlerde anı biriktiriyoruz.
Mesafeler, bazen güzelleştiriyor.


Goygoyları paylaşmanın bağı, hüzünle harmanlanınca daha güçlü oluyormuş.
2016’da bunu anladık mesela.
Kayıplar, farkındalığı artırıyor. Kayıplar, yeni şeyler kazandırıyor.
Kayıplar, yakınlaştırıyor. Bir şekilde kenetleniyorsun.
İleriki yıllarda bu bağlar ne olur bilinmez.
Ama “sen masadayken ben uyumuyordum şüşko”.
Şimdilik bunun farkında olalım, kafi.



Üzerinde ameliyat kıyafeti, elinde birayla tanımıştım.
“Kesin kavga edicez, ne değişik tip” derken…
2016’da boyut değiştirdi. “Karşiim” oldu, Bağcılar’ı sevdirdi.
Bu kadar nemrut bir yılda, bu kadar belalı bir yeri de sevdik.
Öyle ki, “olm Bağcılar fena değil lan” gibi çılgınca düşüncelere sahip olduk.
Çok çaktırmasam da seviyorum ülen.
2017’den sonsuza doğru gitmekte bir mahsur görmüyorum.


Değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisi tabi.
O sebeple tüm bunların dışında gelenler oldu, gidenler oldu.
Yok canım küsülür mü memurları, yüzünü şeytan görsünler’e terfi etti.
Sular alçaldı, yükseldi.
Baki kalan hoş bir Whatsapp mesajı oldu.
Yenilere sağlık. Değerlere sağlık. Dostluklara sağlık.


Değişmeyen şeyler de oldu.
Ömrümün Yin-Yang'ı mesela.
Yılın en güzel vakitleri ile ölsem de bitse dediğim anları hep bu Yin-Yang’ın içinde.
Bu yıl…
Denizler, yollar geçtik. Güzel güldük, güzel uyuduk.
Küfürler ettik, hayatı sorguladık. Sinirleri esnettik, esnettik, esnettik.
Ama nasılsa bumerang gibi ne zaman uzağa fırlatsak yine geldi bizi buldu.
Bazen don lastiği gibi uzayan, bazen kağıt kesiği gibi acıtan.
Bazen “Bu kalp seni unutur mu” dedik…
Bazen Demet Akalın reise özenip “Arkasına bakmadan çekip giden birisi var” triplerine girdik.
Her gün daha zorlu, her gün bir öncekinden daha hırslı.
Yalanlar oldu, görmezlikten gelindi.
Yaralanmalar oldu, yara bantları bunun içindi.
Çok kan kaybettik ama hep tazelendik.
Böyle şeyler insanı canlı tutuyor.
Gerim gerim gerilmekten yüzüm seri botox yaptırmışa döndü.
2016’da bu gerginlik hali öyle kronikleşti ki su ister misin sorusuna bile cinayete beş kala bakışları atıldı.
Her şey oldu, her şey bitti.
Yine bir Beşiktaş muzdaripliği: Çok sevdik be abi!

Ama sanırım ilk kez...
2017’nin sonuna doğru kendimi biraz daha yorulmuş, boşvermiş ve en kötüsü “bırakmış” hissediyorum. Tamam ya'lı, napalım o da böyle istiyor demek ki'li vakitlerdeymişim gibi.
Yine de...
Bir Hulya Mert bebeğim, asla pes etmez. Koşmaya devam.
Çünkü biliyorum ki yarın sabah, her şey çok güzel olacak.
İşin tek kötü yanı bu “yarın sabah”ın hangi “yarın sabah” olduğunu kestirememem…


Ya…
İşte böyleyken böyle…


Şimdi sırada 2017.
Çok şey istemiyorum.
Mesela:
Hiç davranmayın! Yerini sabitleyenler kalsın.
Kılçıkları eleyelim. Boğaza takılmasın.
Biraz sakinlik, biraz kıymet bilme (bu yıl en muzdarip olduğum konu oldu)…
Bolca netlik, bolca uzlaşı.
Hep eğlence, çok eğlence.


2016’daki Hulya’ya da ufak notlar:
Sakin ol.
Kırılmak dert değil de, kandırılma.
Çok sev.
Affet.
Bırakma.
Vazgeçme, ne olursa olsun.


Ve değişmeyen tek dilek: Bütün her şey rüya olsun, kabul ama annem geri gelsin.


Git kendine çok küfür ettirmeden 2016…


























Yorumlar

Popüler Yayınlar